Aziziye Camisi

Cami, barok, ampir ve rokoko üslubunun karışımı şeklinde kesme taşlardan yapılmış. Büyük camları sayesinde içeriye çok güzel ışık giriyor. Farklı güzel camilerden biri hem dışarıdan bakınca hem de içerisinde gezince. Konumu da çok güzel yerde.

Aziziye Camii tamamen kesme taştan yüksek bir bina olup harime merdivenle çıkılmaktadır. Camilerde usulden olan avlusu yoktur. Şadırvanlar ise minare kürsülerine bitişiktir. Altı sütunlu ve üç kubbeli son cemaat yerini takip eden harim kare bir plana göre yapılmış olup büyük bir kubbe bu mekânı örtmektedir. Caminin iki yan duvarında beşer giriş bulunması Türk mimarisinde pek rastlanmayan bir özelliktir. Kubbe kasnağının etrafında sıralanan sivri külâhlı ağırlık kulecikleri ile dört köşede yükselen değişik biçimli ve başlı başına bir mimariye sahip olan dört büyük ağırlık kulesi, Aziziye Camii’ne değişik bir görünüm vermektedir. Yivli gövdeli çifte minare de nisbetleri ve şerefe biçimleri bakımından Türk minarelerine göre değişiktir. Yapının her cephesinde yuvarlak kemerli büyük pencereler vardır. Minber ve mihrap zengin süslemeli olarak bölgede göktaş adı verilen mavimtrak taştan işlenmiştir. Mihrap ile kapıların üstünde çok güzel yazılar yer almaktadır. Aziziye Camii, XIX. yüzyılda Türk mimarisine hâkim olan Avrupa sanat akımlarının birkaçının karıştırılması suretiyle meydana getirilmiş, belirli bir üslûbu olmayan ve cami mimarisinde bazı yenilikler deneyen değişik bir yapıdır.

"Bezirgânlar Hanı arsası diye bilinen bu yerde önceleri, IV. Mehmed’in kızlarından Hatice Sultan’ın eşi Musâhib Mustafa Paşa (ö. 1096/1685) tarafından yaptırılan ve altında dükkânlar bulunduğundan Yüksek Cami denilen bir mâbed vardı. 1284’te (1867-68) bu caminin yanması üzerine, vakıf gelirleri kullanılmak ve Sultan Abdülaziz ile annesi Pertevniyal Vâlide Sultan’ın da büyük maddî yardımları sağlanmak suretiyle yapımına 1872’de başlanıp birkaç yılda tamamlanan kâgir bir cami inşa ettirildi. Aziziye Camii tamamen kesme taştan yüksek bir bina olup harime merdivenle çıkılmaktadır. Camilerde usulden olan avlusu yoktur. Şadırvanlar ise minare kürsülerine bitişiktir. Altı sütunlu ve üç kubbeli son cemaat yerini takip eden harim kare bir plana göre yapılmış olup büyük bir kubbe bu mekânı örtmektedir. Caminin iki yan duvarında beşer giriş bulunması Türk mimarisinde pek rastlanmayan bir özelliktir. Kubbe kasnağının etrafında sıralanan sivri külâhlı ağırlık kulecikleri ile dört köşede yükselen değişik biçimli ve başlı başına bir mimariye sahip olan dört büyük ağırlık kulesi, Aziziye Camii’ne değişik bir görünüm vermektedir. Yivli gövdeli çifte minare de nisbetleri ve şerefe biçimleri bakımından Türk minarelerine göre değişiktir. Yapının her cephesinde yuvarlak kemerli büyük pencereler vardır. Minber ve mihrap zengin süslemeli olarak bölgede göktaş adı verilen mavimtrak taştan işlenmiştir. Mihrap ile kapıların üstünde çok güzel yazılar yer almaktadır. Aziziye Camii, XIX. yüzyılda Türk mimarisine hâkim olan Avrupa sanat akımlarının birkaçının karıştırılması suretiyle meydana getirilmiş, belirli bir üslûbu olmayan ve cami mimarisinde bazı yenilikler deneyen değişik bir yapıdır." Tdv İnternet sitesinden alıntıdır.

Aziziye Camii 16. yüzyılda inşa edilen Osmanlı imparatorluğu döneminde ki en ünlü camilerden birisidir. Türk Barok mimarisi tarzı ile inşa edilmiştir. Aziziye Camii tarihte Şeyh Ahmet tarafından yapılmış bir camidir. 16. yüzyılda yapılan bu cami daha sonra yangın sonucu yanmıştır. Bundan dolayı ise 1867 yılında Sultan Abdülaziz'in annesi bu camiyi tekrardan inşa etmeye karar verir. Sultan'ın annesi inşa ettirdiği bu cami günümüze kadar bütün orijinalliği ile gelmeyi başarmıştır. Caminin pencereleri kapılarından büyük inşa edilmiştir. Bunun sebebi ise kış aylarında camini daha çok ışık almasını sağlamaları içindir. Aziziye Camii özellikle bu özelliğinden ötürü akşam başka bir görüntüye bürünmektedir. Aziziye Camii Konya iline yapılmış en güzel camilerden birisidir. Caminin yapımına 1671 yılında başlanmış ve buranın inşası yaklaşık olarak 5 yıl sürmüştür. Damat Mustafa Paşa tarafından yaptırılan bu cami 1867 yılında çıkan yangından ötürü büyük hasar görmüştür. Bundan dolayı cami yangından sonra kalan harabeleri ile birlikte tamamen yıkılmış ve yerine yenisi inşa edilmiştir.

Mimari yapısını görünce burası eski bir kiliseden mi çevirme camii olarak düşündüğüm fakat edindiğim bilgilere göre eski mimariler örnek alınarak karışık bir mimari kullanılarak yapılan harika ötesi camii. En başta camlarının kapısından büyük olması, her bölümdeki işlemeleri nadir belki de onu tek kılan özellikleridir. Şehrin merkezinde ve mutlaka görmeniz gereken bir eser. Ayrıca güvercinleri önlemek amaçlı yapılan çivi tarzı şeyler de genellikle kiliselerde görüyordum fakat ilk defa bir camiide denk geldim.

Konyanin bedesten çarşısı içinde yer alan cami görüntüsüyle kendini çok uzaktan belli ediyor. Barok mimari üzerine yapılan cami tek kubbe ve çift minarelidir caminin en büyük özelliği pencereleri kapılarından büyüktür... Mevlana Müzesine yaklaşık 300 metre mesafede bulunan bu caminin de mutlaka görülmesi gerekmektedir.

Aziziye Camii tamamen kesme taştan yüksek bir bina olup harime merdivenle çıkılmaktadır. Camilerde usulden olan avlusu yoktur. Şadırvanlar ise minare kürsülerine bitişiktir. Altı sütunlu ve üç kubbeli son cemaat yerini takip eden harim kare bir plana göre yapılmış olup büyük bir kubbe bu mekânı örtmektedir. Caminin iki yan duvarında beşer giriş bulunması Türk mimarisinde pek rastlanmayan bir özelliktir. Kubbe kasnağının etrafında sıralanan sivri külâhlı ağırlık kulecikleri ile dört köşede yükselen değişik biçimli ve başlı başına bir mimariye sahip olan dört büyük ağırlık kulesi, Aziziye Camii’ne değişik bir görünüm vermektedir. Yivli gövdeli çifte minare de nisbetleri ve şerefe biçimleri bakımından Türk minarelerine göre değişiktir. Yapının her cephesinde yuvarlak kemerli büyük pencereler vardır. Minber ve mihrap zengin süslemeli olarak bölgede göktaş adı verilen mavimtrak taştan işlenmiştir. Mihrap ile kapıların üstünde çok güzel yazılar yer almaktadır. Aziziye Camii, XIX. yüzyılda Türk mimarisine hâkim olan Avrupa sanat akımlarının birkaçının karıştırılması suretiyle meydana getirilmiş, belirli bir üslûbu olmayan ve cami mimarisinde bazı yenilikler deneyen değişik bir yapıdır.

Pencereleri kapılarından büyük olan eski bir ihtişam kısaca mükemmel

tarih maneviyat ve huzur dolu... sarj yeri...

Muhteşem bir Osmanlı son dönem barok mimari eseri.