Görülmesi gereken bir yer tarih kokuyor sarı saltuk hz. Türbesi de orada sanki roma dönemine uzanan bir geçmişin izleri var.

Içinde türbe olan tek fenerdir. Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesi'nde de söz ettiği türbe Sarı Saltuk'a ait. Bir rivayete göre ‘Sarı Saltuk Dede’ diye adlandırıan Türk mutasavvıfı, Yunus Emre'nin hocası. Üzerinde eski Türkçe yazılı yeşil çuhanın bulunduğu yatır, yerli ve yabancı turistler tarafından da büyük ilgi görüyor. Feneri 1856 yılında Fransızlar yapmış. Deniz seviyesinden 58 metre yükseklikte. Kule yapısı üç kademe şeklinde ve 30 metre olan fenerin, ışığının görüş mesafesi de 18 mil.

Manzara gerçekten enfes ulaşım tek şerit olduğu için gidiş geliş sırası oluşabiliyor. Bölge kuzey rüzgarların direkt aldığı için mutlaka ama mutlaka sıkı giyinin. Ayrıca kulelerin ikisine de çıkılabiliyor.

Fenerin aşağısında küçük bir liman bulunuyor. Sakin, huzurlu bir ortam. Ancak gerçekten sağlam esiyor. Karadeniz’in havası hakim. Ona göre tedbirinizi almanızı öneririm.

Hüzünlü bir deniz feneri, baktıkça insan günümüzün telaşı içinde kaçırdığı güzellikleri hatırlıyor, karadeniz ile boğazın kesiştiği noktada inci gibi parliyor.

Yer cok guzel .manzarasi denizi havasi.yanliz siz siz olun arabinizi fenerin oraya birakiyorsaniz icinde herhangi bir sey birakmayin.hirsizlar bemjm ve bir kac arabanin camini patlatmisti.sikayetci olsanizda farketmiyor cunku bulunamiyor.12 yil ustune dava sonucu hirsizlar bulunamadiginda zaman asimi diye evrak gonderdiler.aracini fenerin oraya birakirken bir daha dusunun derim.

Tarihi ve kültürel bir tur için uygun.ulasimi kolay .İstanbul'a gore daha sakın ve huzur dolu bir mekan .görülmesi gereken yerlerden birisi.manzarasi fotoğrafçılıkla uğraşanlar için ve doğa fotoğrafçılari için en hoş yerlerden. Sadece park sıkıntısı var. Sokakları biraz düzensiz olmuş .

İstanbullular için kafa dinlemek için guzel bir kaçış noktası olan Rumeli Feneri ne geldiğinizde Rumeli deniz fenerinide mutlaka görün. İstanbul Boğazı’nın Avrupa yakasında en kuzeyde ve Sarıyer ilçesine bağlı şirin bir balıkçı köyüdür. İstanbul Boğazı’na Karadeniz’den ilk giriş noktasıdır. Kırım savaşı sırasında Fransız ve İngiliz gemilerinin Boğaz'ın ve Karadeniz'in girişlerini görebilmeleri için yapılmasına karar verilen fener 15 Mayıs 1856'da Fransızlar tarafından karşı sahildeki fenerle beraber kule kısmı yapılarak işletilmeye başlanmış. 1933'te Fransızlara verilen 100 senelik işletme imtiyazı iptal edilmiş ve tamamen Türklere geçmiştir. Deniz yüzeyinden 58 metre yüksekte olan kule 30 metre boyundadır. Fener kulesi üç kademede inşa edilmiş olup lambası ilkin gazyağı ardından asetilen ile çalışmıştır. Günümüzde elektrik enerjisi ile aydınlanan fenere bütan gazı ile yedeği alınmaktadır. Fener beyaz ışığı ile 18 deniz mili uzaktan görülebili

İstanbul’un en kuzeyinde boğazın Karadeniz ile birleştiği yerde ve Avrupa yakasındadır. Çok enteresan bir şekilde içinde mezarda, bir türbe bulunmaktadır. Çeşitli hikayeleri konu olan bu mezar veya türbenin herhalde feneri bunun üstüne yapmışlar şeklinde bir düşünce oluşturuyor insanda. Maalesef fener şu anda bakımda ve hangi ay olduğu belirtilmeden 2023 yılına kadar bu bakımın süreceği tabelada belirtilmiş.