Göbeklitepe
Puan
Burayı keşfetmek için rehber bulun.
Göbeklitepe, yakın tarihte dizilere konu olmuş ve arkeologların gözdesi haline gelmiştir. Mistik havası ve içinde barındırdığı birçok sır, gizemine gizem katmaktadır. Bu alanda yapılan keşifleri ortaya çıkaran arkeologun takıntılı tavrı, Göbeklitepe'nin keşfini sağlayan önemli unsurlardan biridir. Bu tavır olmasaydı, bu önemli alan belki de gün yüzüne çıkmayacaktı. Günümüzde ise yeni yazıtların ve bilgilerin ortaya çıkacağı söylenmektedir. Bu bilgiler, insanlığın bildiği tarihi gerçekleri değiştirme potansiyeline sahiptir, yani bildiğimiz doğrular birden yanlış olabilir. Bu nedenle, Göbeklitepe'yi henüz ziyaret etmemiş olan herkesin gitmesi ve bu alanın atmosferini deneyimlemesi gerekmektedir.
Göbeklitepe, piramitlerden 7000 yıl, İngiltere'deki Stonehenge'den ise 6000 yıl daha eski bir yapıdır. Bu yapılar gibi gizemli, şaşırtıcı ve gökyüzüyle bağlantılı olan Göbeklitepe, bilinen insanlık tarihini alt üst etmiş ve ders kitaplarını yeniden yazdırmıştır. Göbeklitepe'ye gittiğimizde, yaklaşık 12.000 yıl öncesine gidiyoruz.
Buzul çağından kalan tortuları inceleyen arkeologlar, kemikler ve aletler bulmuşlardır ve bu döneme Yontma Taş Devri adını vermişlerdir. Buzul çağından sonraki Cilalı Taş Devri (Neolitik dönem), Karbon-14 testlerine göre M.Ö. 9600 yılında başlamıştır.
Göbeklitepe
Cilalı Taş Devri'nde tarımın başladığı ve hayvanların evcilleştirildiği varsayımıyla, arkeologlar medeniyetin beşiği olarak kabul edilen Mezopotamya'da (Dicle ve Fırat nehirleri arasındaki bölge) iz aramaya başladılar. Bu arayış, "Bereketli Hilal" olarak adlandırılan bölgeye yoğunlaştı.
İlk olarak Irak'ın güneyi incelendi, ancak istenilen sonuç alınamadı. Bunun üzerine araştırmacılar, botanistler ve zoologlardan yardım istediler. Onlara göre, buğday, arpa gibi bitkilerin veya koyun, keçi gibi hayvanların ilk evcilleştirildiği yerleri bulmak için daha yüksek rakımlı ve orta derecede yağış alan bölgelere bakılmalıydı.
Bu nedenle araştırmalar, "hilal"in daha kuzeyinde, Türkiye'nin güneyi ile İran çevresindeki bölgelere yoğunlaştı. Bu araştırmalar sırasında Göbeklitepe de incelenen alanlardan biriydi, ancak öncelikli olarak değerlendirilmiyordu. Ta ki 1995 yılına kadar, Alman arkeolog Prof. Dr. Klaus Schmidt, bu bölgeyi keşfedene kadar.
Havadan çekilen görüntülerde, üzerinde herhangi bir arkeolojik kalıntı bulunmayan bir höyük dikkat çekiyordu. Schmidt'e göre, kireçtaşı platformu üzerindeki bu tepe doğal olamazdı, yapay bir höyük olmalıydı. Yapılan kazılar, Schmidt'in düşüncesini doğruladı ve büyük bir keşfe imza atıldı.
Kazılarda Ortaya Çıkanlar
Göbeklitepe, insanlığın bilinen en eski tapınağı olarak kabul edilir ve birçok gizemi içinde barındırır. Kazılar sırasında ortaya çıkan buluntular, buranın sadece bir tapınak değil, aynı zamanda inanılmaz bir mühendislik ve sanat eseri olduğunu göstermektedir.
Göbeklitepe'deki tapınaklar, T şeklindeki devasa monolitik sütunlarla dikkat çeker. Bu sütunlar, yaklaşık 5,5 metre yüksekliğinde ve 16 ton ağırlığındadır. Üzerlerinde insan kolları ve elleri işlenmiş olan bu sütunlar, muhtemelen tanrıları temsil etmektedir. Tapınaklar boyunca bu tür sütunların yanı sıra, diğer hayvan figürleri de bulunmaktadır.
Göbeklitepe'deki en dikkat çekici özelliklerden biri, sütunların üzerindeki detaylı figürlerdir. Bu figürler, yüksek bir sanat ve mühendislik becerisi gerektiren detaylara sahiptir. Bunlar arasında boğa, tilki, farklı kuş türleri, yaban domuzu, akrep, başsız insan figürleri ve soyut figürler bulunmaktadır.
Tapınakların sembolizmi de oldukça ilginçtir. Her bir tapınak, doğu-batı yönünde dizilmiş büyük T sütunları ile dikkat çeker. Bu sütunlar, 21 Mart veya 23 Eylül gibi ekinox zamanlarında Güneş'in doğuşu veya batışı ile hizalanmıştır. Ayrıca sütunlar üzerindeki figürler, yıldaki 12 ayı temsil eder ve gökyüzündeki sembollerle ilişkilendirilmiştir.
Göbeklitepe'deki buluntular, bilinen insanlık tarihini yeniden gözden geçirmemizi gerektirecek kadar önemlidir. Bu tapınaklar, avcılıkla geçimini sağlayan toplulukların, tarıma dayalı yerleşik düzene geçmeden önce bile karmaşık inanç sistemlerine sahip olduklarını göstermektedir.
Göbeklitepe Müzesi
Prof. Sidharth, Rig Veda'nın Göbeklitepe civarında yaşayan insanlar tarafından yazıldığını iddia ediyor ve bu iddiayı desteklemek için vedik rahiplerinin resimlerini ve Göbeklitepe'de bulunan bir heykelin fotoğrafını gösteriyor.
İtalyan arkeo-astronom Giulio Magli ise Göbeklitepe'nin Siriüs yıldızı için yapıldığını iddia ediyor. Magli'ye göre, Siriüs M.Ö. 9100 yıllarında ufuk çizgisini geçerek göğe çıkmış ve insanlar bu parlak yıldız için Göbeklitepe'deki devasa yapıları yapmıştır.
Göbeklitepe'de bulunan 20 tapınaktan şimdiye kadar 6 tanesi tamamen gün ışığına çıkarıldı. Ancak bazı tapınakların tarihi 14.000-15.000 yıl öncesine kadar uzanıyor ve alanın tamamı ortaya çıkarılmadan Göbeklitepe'nin gizemi çözülemeyecek.
Bugüne kadar ortaya çıkan buluntular, mağaralarda yaşadığı ve avcılıkla geçimini sağladığı düşünülen insanlar hakkında yanıldığımızı kanıtlıyor. Göbeklitepe'deki medeniyet, sonraki yıllarda Sümerler ve Akadlar başta olmak üzere, birçok medeniyete yön vermiştir.
Göbeklitepe, dünyanın en eski ve en büyük tapınağı olarak bilinir. Bu bölge, bilinen insanlık tarihinin sıfır noktası olarak kabul edilir ve medeniyetlerin beşiği olarak görülür. Şanlıurfa'da bulunan Göbeklitepe'yi ziyaret ederek, bu eşsiz yapıları görme ve medeniyetin bu temel noktasını keşfetme fırsatı bulabilirsiniz. Bu önemli mirası korumak ve tanıtmak için çaba sarf etmek önemlidir.
Göbeklitepe Nerede ?
Göbeklitepe, Şanlıurfa'nın 20 kilometre kuzeydoğusundaki Örencik köyü yakınlarında bulunmaktadır. Haftanın her günü saat 08:00 ila 19:00 arasında ziyaret edebilirsiniz. Açık Adresi : Örencik, 63290 Haliliye/Şanlıurfa
Göbeklitepe Giriş Ücreti
Bu tarihi mekanı ziyaret etmek hayatınızda yapacağınız en iyi şeylerden biri olacaktır. Göbeklitepe ‘ye giriş ücreti 1 yetişkin için 90 TL ’dir. Ayrıca Müze Kart sahipleri ücretsiz olarak giriş yapabilirler.
Hazır Gelmişken
Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi’ni mutlaka ziyaret edin. Göbeklitepe kazılarından çıkan muhteşem sanat eserleri ve heykelcikler burada sergileniyor. Tapınak yapılarındaki leopar rölyefi, yaban domuzları, leylek, tilki, ceylan, akrep, yılan ve kafası olmayan insan kabartması, dönemin inancıyla ilgili önemli bulgular sunuyor. Ayrıca Göbeklitepe’nin etkileyici bir replikası da ayrı bir bölümde ziyaretçilerini bekliyor.
Kaynaklar:
Göbeklitepe — Dünyanın İlk Tapınağı Belgeseli
Kayıp Medeniyet — Göbeklitepe National Geographic Belgeseli
Özellikler
Sunulan Hizmetler
Rehberler
Rehber ile Keşfet
Tüm Yorumlar
Misafir Yorumları
@gulsahkisa
Çook güzel, söylenecek başka birşey gerçekten yok ❤️ Giderken Urfa içinden geçin, tabela var genelde. Arabayla gittik, park yerine arabayı koyup az bişey yürüyüp minibüse biniyosunuz,çok kısa mesafe halbuki. Çok şaşırdım, yürünebilir de, ama güzel tabiki böyle birşey olması. Kesinlikle gidin. Bu ülkede gidilmesi gereken ilk yer.. ❤️Ne küçük ne büyük bir yer ama adım adım durup çok dikkatli bakılmalı, kaçırabileceğiniz figürler çok olabilir.
@mehmetabaci
Gerçekten çok etkileyici bir müze. Must See Place Şanlıurfa kent merkezinin 18 kilometre kuzeydoğusunda, Örencik Köyü yakınlarındadır. Alan 1963 yılında, İstanbul ve Chicago Üniversitelerinin ortaklığıyla gerçekleştirilen bir yüzey araştırması sırasında keşfedilmiş ve “V52 Neolitik Yerleşimi” olarak tanımlanmıştır. Alanın gerçek değeri, 1994 yılından sonra başlatılan kazı çalışmaları ile ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu çalışmalar sonrasında, Göbeklitepe’nin 12000 yıl öncesine uzanan bir kült merkezi olduğu anlaşılmıştır.
@mehmetakifates9407
Tarih kokuyor anlatmaya gerek yok Karagül kolonyası çarşıda 35₺ burda 109₺ bayılmayın